Sunday, July 7, 2019

EGE VE AKDENİZ'DE SON NOKTA, SINIRLAR

Bugün Yunanistan’da genel seçim günü ve Türkler olarak bizim aklımıza gelen ilk soru ; Acaba seçilmesine kesin gözüyle bakılan, sağcı Yeni Demokrasi Partisi lideri Miçotakis Türkiye ile ilişkilerde nasıl bir politika izleyecek?

Yunanistan’ın son genel seçimlerinde Çipras’ın sandıktan birinci çıkması sonrası Türkiye’de malum kesimin bile bu olayı kutlamasını hayretle seyretmiştik. Öyle ki sol parti liderinin sağcı partileri geride bırakarak galip gelmesini kendilerine bir umut olarak görenler bile oldu. Neden böyle bir umuda kapıldılar,  dayanakları neydi bilemiyoruz fakat 2015’ten bu yana geldiğimiz noktada  Çipras’ın sağcı bir parti ile kurduğu koalisyon sonrası izlediği politikanın neredeyse hiç kimseyi memnun etmediği aşikar.

Koalisyon ortağı Savunma bakanı Kammenos’un görevinden ayrılarak seçimler gelmeden kenara çekilmesi, bugün ise parti olarak seçimlere katılmaması son 5 yılda ne yapıp ne yapmadıkları sorusunun cevabını verir nitelikte.

Krizdeki Yunanistan için Çipras’ın ve Kammenos’un ekonomik olarak ne yapıp ne yapmadığı tartışılır fakat Çipras’a oy kaybettiren en büyük noktalardan birtanesinin Makedonya ile yapılan Prespa anlaşması olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.  (Prespa anlaşmasının detayları hakkında daha önce Paunis Nikolaos'tan bizim için kısaca yazmasını istediğimiz yazıyı çevirip yayınlamıştık, okumak için TIKLAYINIZ.)

Kammenos’un koalisyonda kaldığı süre boyunca Savunma Bakanı olarak yaptığı en önemli icraatı helikopterle Kardak adası yakınlarında denize çiçek atmaktan başka birşey olmadı. Bölgede yaşanan <<15 Temmuz süreci, 8 darbeci Hainin Yunanistan’a kaçması, 2 Yunan askerin Türk topraklarında tutuklanması, Mülteciler konusu vs >> gibi bir çok gelişmeye rağmen Hem Çipras’ın hem Kammenos’un, ülkeleri ve bölgenin geleceği içim yapıcı ve etkili adımlar atamamaları, bu büyük ve önemli coğrafyada ayakta kalamayacak kadar  düşük bir profil ve politikaya sahip olduklarının kanıtıdır.

Tam aksine Türkiye’nin son 5 yılda yaşamış olduğu iç ve dış kaynaklı onca problem ve soruna rağmen,bir yandan Suriye gibi sıkıntılı bir ülkede Hem kendi haklarını hem de mazlumların haklarını koruma çabası, sonlanmak bilmeyen s400-F35 problemi, ekonomik saldırılar, diğer yandan ise Savunma Sanayi alanında hız kesmeden ilerlemesi, özellikle Doğu Akdeniz ve Ege’de sergilediği istikrarlı ve kararlı duruş, bölgenin ve mülteciler dahil bölge insanlarının geleceğinde belirleyici etken olarak hareket etmesi bizim için gurur kaynağıdır.

Mısır,İsrail,Gkry  gibi ülkelerle askeri ve ekonomik anlaşmalar yapmış olmasına rağmen bölgede yaşanan hızlı gelişmelere ayak uyduramayan Yunanistan, zayıf ve etkisiz, daha doğrusu dışardan yönetilen politikalarıyla Kıbrıs ve Ege konusunda emir aldığı ülkelere yardım için yalvaracak duruma gelmiştir.

Bölgede gerginliğin son bulması, bölge ülkeleriyle birlikte sorunların uluslararası hukuk çerçevesinde değerlendirilerek, adımların ortak olarak atılması gerekirken, Yunanistan tek yanlı hareket etmeyi seçip güvenmediği ortaklarına geleceğini emanet etmiştir. Ne yaptıkları askeri anlaşmaları amacına ulaştırabilmiş ne de bizimle doğru bir iletişim kanalı kurarak geleceğini garanti altına alma gayreti göstermemiştir.

Peki bugün seçilecek Miçotakis’in politikası ne olacaktır? Keşke bunun cevabını net olarak verebilseydik. Zira ekonomik olarak hala toparlanamamış, halkının hastanelerde sefillik yaşadığı Yunanistan hala, ekonomik olarak yani siyasi olarak dışa bağımlı. Ekonomik olarak dışa bağımlı olmaları aynı zamanda askeri olarak ta dışa bağımlı olmaya mecbur ediyor ve Amerika’nın bu durumdan istifade etmemesi söz konusu bile olamaz.

Tatbikat bahaneleriyle Yunanistan'ın bazı bölgelerine kurulan üstler, getirilen zırhlı araç ve personeller, insansız hava araçları gibi bir çok unsur kendi başlarına hareket ederek önemli kararlar alamayacaklarının en bariz göstergesi.

Yunanistan bugün sandıktan çıkacak sonuca göre yeni bir döneme girecek, Miçotakis eğer yeterli sandalyeye ulaşabilirse tek başına hükümet kuracak , aksi takdirde yine bir koalisyon hükümetine mecbur kalacaklar.  Koalisyon hükümeti kurmaları , bizimle masaya oturma gibi bir ön mesaj vermedikleri, aksine Çipras’ın demeçlerine benzer demeçler verdikleri için şu an bizim işimize gelecek olan sonuçtur.  Koalisyon demek istikrarsızlık ve kararsızlık demektir. Bu da bizim bölgede işimizi kolaylaştıracaktır.

Şu an için Miçotakis’in bölgeyi olağan durumdan daha kötüye götürmemesi tek temennimiz. Diyelim ki temennimiz tutmadı ve bölgede durumlar daha kötüye gidecek oldu, o zaman ne olur?

Bu noktada ne olacağı değil de, ne olması gerektiği konusu daha önemli.

Öncelikle Ege’de varolan en büyük sıkıntımızdan bahsedelim. Karasuları ve hava sahası problemi. Bildiğiniz gibi Yunanistan hava sahasını 10 mil ile dayatmaya çalışıyor ve bu noktada zaten Türkiye’nin dibinde olan Yunan adaları yüzünden varolan problem daha da büyüyerek karşımıza çıkıyor. Uluslararası hukukta yeri olmayan bu dayatma yüzünden her gün Ege üzerinde it dalaşları yaşanıyor ve daha önce de olduğu gibi yeni bir kazanın yaşanması çok muhtemel.

 Yunanistanın hukuksuzluğunu bir de Yunan profesör Aleksis İraklidis’in kendi kitabından okuyalım.

‘’ Sık yapılan Nato tatbikatlarında Nato üyelerinin  jetlerinin Yunan hava sahasını ihlal etmelerinden de anlaşılacağı üzere, Yunanista’nın  <<Ulusal hava sahası>> olarak iddia ettiği  10 mili hiç bir ülke tanımıyor ve tam da bu nedenle  ‘’bir ülkenin karasularından daha geniş keyfi bir havasahasına sahip olması mümkün değildir’’ gibi  uluslararası bir yasadışılığı kabul etmiyorlar. ‘’

Prof. Aleksis İraklidis (Atina Panteion Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Tarihi bölümü Uluslararası İlişkiler ve Analiz – Uyuşmazlık  Çözümü  profesörü )




Yunan profesörün sözleri herşeyi net olarak açıklıyor, bu yüzden bu konu üzerinde tartışmak bile anlamsız. İşte halihazırdaki durumun daha kötüye gitmesi halinde (bu ciddi sıcak bir çatışma olabilir ) bu sıkıntıdan kurtulmak için Türkiye bugüne kadar saygı ve sabır gösterdiği deniz ve hava sahası sınırlarını tek taraflı olarak yeniden belirlemelidir. Evet yanlış okumadınız, biraz uçuk bir fikir gibi gelebilir ama olması gereken budur.

Bu sınırlar en basit haliyle aşağıdaki resimde gösterilmiştir.



Kendi anakaralarından yüzlerce mil uzaklıkta, Türkiye’nin dibinde bulunan küçüçük yüzölçümlü adalar üzerinden, iki denize de binlerce mil kıyısı bulunan Türkiye’yi Akdeniz ve Ege’de sanki hiç yokmuş gibi göstermek en hafif tabiriyle korsanlıktır ve Türkiye ile anlaşılarak bu sorunların çözülmemesi halinde yapılacak şey sınırların yeniden belirlenmesidir.

Bahsettiğimiz sadece Meis adasının konumu ve dikkate alınıp alınmayacağı değildir, çünkü Meis adası artık tartışma konusu olmaktan çıkmış ve üzerinde Yunanların yaşama hakkından başka hiç bir hakka sahip olmayan basit bir adadır. Kısacası arama ve sondaj faaliyetlerimiz konusunda Meis adası yokmuş gibi davranılacak ve dikkate alınmayacaktır. 

Uluslararası hukuka uygun olan çözüm de bu şekildedir. Deniz kuvvetlerimiz tarafından Yunanistan’ın seçim gününe denk getirilerek yayınlanan tatbikat NAVTEX’imiz de bu mesajı en net biçimde vermektedir.

Yıllardır süregelen havasahası gibi problemler, sınırların netleştirilerek yeniden belirlenmesi ile aşılacak olup artık her iki ülke de günlük yaşanan didişme ve kaza risklerinden kurtulacak, normal şartlarda yaşamaya başlayabilecektir. 

Deniz ve hava sahalarındaki tartışmaların sonlanması ile her iki tarafta kendisine ait alanlarda özgürce istediği faaliyeti gerçekleştirebilecektir. Umuyoruz ki, Yunanistan tek taraflı menfaatler peşinde koşmak yerine Türkiye ile bu sorunların en kısa zamanda çözümü için işbirliğine girecektir. Çünkü Türkiye rotasını zaten çizmiştir, beraber veya yalnız..  ilerleyecektir.

Araştırma ve sondaj gemilerimiz Doğu akdeniz’de faaliyetlerine devam etmekte ve yeni sondaj gemimiz Yavuz da bu hafta içerisinde kendisi için belirlenmiş bölgede sondaja başlayacaktır. Personellerin güvencesi Deniz kuvvetlerimizin sorumluluğunda olup Rum tarafından veya herhangi bir ülkeden gelecek saldırgan bir tutum karşılıksız bırakılmayacaktır.

Türkiye, çevresinde yaşanan gelişmeler ne olursa olsun, doğru bildiği yolda emin adımlar atacak, bunu yaparken Türkiye'nin ve KKTC'nin haklarını gözeterek, hak ve hukuk çerçevesinde yoluna devam edecektir.

Fakat Türkiye, uluslararası hukuku benimsemeyen ve ona göre hareket etmeyenlere de yeri geldiğinde insiyatif alarak gerekli dersi verecek olup, masaya oturarak anlaşmanın başkasına yalvararak oldu bittilerle elde edileceklerden daha karlı olduğunu  göstermeye kararlıdır.