Saturday, October 19, 2019

Πόσο αληθινό είναι αυτό που βλέπουμε στα μέσα μαζικής ενημέρωσης;

ٍΣήμερα να  μιλήσουμε για χειραγωγημένα νέα! τα οποία  χρησιμοποιούνται από τα δυτικά μέσα μαζικής ενημέρωσης προκειμένου να βάλουν  την Τουρκία σε δύσκολη θέση σε διεθνές επίπεδο που σχετίζεται με την επιχείρηση ειρήνης που διεξάγει ο τουρκικός στρατός εναντίον τρομοκρατικών οργανώσεων όπως το YPG και το PKK.

Δεν θα κάνω καμία ανάλυση σχετικά με αυτές τις ψεύτικες ειδήσεις, επειδή μπορεί να το έχετε ήδη δει στο twitter ή σε άλλη πλατφόρμα κοινωνικών μέσων.

Aυτό που θα σας δείξω είναι ότι πόσο εύκολο είναι να κάνετε τέτοια πράγματα στο διαδίκτυο.

Χθες είδα μια ψηφοφορία στο Twitter, Ο χρήστης που βλέπετε παρακάτω έκανε την ψηφοφορία και ζήτησε από τους Έλληνες οπαδούς του να ψηφίσουν για το τι σκέφτονται για τον Ερντογάν.


Βλέπετε πώς προέκυψαν απροσδόκητα αποτελέσματα από αυτή τη δημοσκόπηση; μα πώς είναι δυνατόν;

Μην ανησυχείτε, τα σωστά αποτελέσματα ήταν όπως μπορείτε να δείτε
  παρακάτω..


Αυτή ήταν η τελευταία κατάσταση στην ψηφοφορία πριν την παρέμβασα και ζήτησα από τους Τούρκους οπαδούς μου να ψηφίσουν για την πρώτη επιλογή..  όπως και τα αποτελέσματα άλλαξαν.. Θα μπορούσα να το κάνω χωρίς να πάρουν χαμπάρι οı Έλληνες.  αλλά δεν το έκανα κρυφά για να γράψω αυτό το άρθρο σήμερα.

Όπως καταλαβαίνετε, μια δημοσκόπηση στο διαδίκτυο ή μια φωτογραφία ή ένα βίντεο μπορεί να μην είναι όπως φαίνεται, είναι τόσο εύκολο να αλλάξετε τα πάντα στο διαδίκτυο, να φανεί όπως σας αρέσει και όχι όπως είναι στην πραγματικότητα.

Αυτός είναι ο λόγος για τον οποίο θέλουμε να ζητήσουμε από όλους και ειδικά από τον Ελληνικό λαό να ψάξουν λίγο για αυτό που βλέπουν ..

Μπορείτε να μισείτε τους Τούρκους, εντάξει μπορώ να το καταλάβω αλλά αυτό δεν θα αλλάξει την αλήθεια πίσω από τα πράγματα που μοιράζεστε ως αληθής αλλά τα οποία στην πραγματικότητα δεν είναι.

Μπορούμε να μιλήσουμε και  να συζητήσουμε οτιδήποτε για πραγματικά θέματα αλλά όχι για ψεύτικες εικόνες ή βίντεο ή στημένα θεματα.

Θυμάστε τις στρατιωτικές επιχειρήσεις του διεθνούς συνασπισμού στη Συρία; Ξέρετε πόσοι άμαχοι σκοτώθηκαν τότε; Δεν νομίζω ότι Θυμάστε .. .. είναι πάνω από 10.000 .. Αν και όλος ο κόσμος μπορούσε να το δει , αλλά απλώς δεν μιλούσαν, καθώς μιλάνε τώρα για την τουρκική επιχείρηση ειρήνης.

Eίδατε τι συμβαίνει στο Diyarbakır εδώ και 50 ημέρες? 
Οι τηλεοράσεις και οι εφημερίδες σας έδειξαν τίποτα γι 'αυτό;
για κάτι που πρέπει να είναι σε κάθε ΜME αλλά κανένας δεν δείχνει; 

Aναρωτιέστε γιατί;   

Eπειδή δεν θέλουν να το δείτε το πραγματικό πρόσωπο του ΡΚΚ ..

το οποίο είναι ένα πιόνι που λειτουργεί μόνο για άλλους, εκτός από τα δικαιώματα του κουρδικού λαού.

Eίστε ελεύθεροι να πιστεύετε ό, τι θέλετε.  Αλλά παρακαλώ μην μας έρχεστε χωρίς να αναρωτηθείτε πρώτα απ 'όλα αυτά τα ερωτήματα.

Εάν έχετε αναρωτηθεί για το τι συμβαίνει στο Diyarbakır, μπορείτε να το διαβάσετε εδώ.


Sunday, July 7, 2019

EGE VE AKDENİZ'DE SON NOKTA, SINIRLAR

Bugün Yunanistan’da genel seçim günü ve Türkler olarak bizim aklımıza gelen ilk soru ; Acaba seçilmesine kesin gözüyle bakılan, sağcı Yeni Demokrasi Partisi lideri Miçotakis Türkiye ile ilişkilerde nasıl bir politika izleyecek?

Yunanistan’ın son genel seçimlerinde Çipras’ın sandıktan birinci çıkması sonrası Türkiye’de malum kesimin bile bu olayı kutlamasını hayretle seyretmiştik. Öyle ki sol parti liderinin sağcı partileri geride bırakarak galip gelmesini kendilerine bir umut olarak görenler bile oldu. Neden böyle bir umuda kapıldılar,  dayanakları neydi bilemiyoruz fakat 2015’ten bu yana geldiğimiz noktada  Çipras’ın sağcı bir parti ile kurduğu koalisyon sonrası izlediği politikanın neredeyse hiç kimseyi memnun etmediği aşikar.

Koalisyon ortağı Savunma bakanı Kammenos’un görevinden ayrılarak seçimler gelmeden kenara çekilmesi, bugün ise parti olarak seçimlere katılmaması son 5 yılda ne yapıp ne yapmadıkları sorusunun cevabını verir nitelikte.

Krizdeki Yunanistan için Çipras’ın ve Kammenos’un ekonomik olarak ne yapıp ne yapmadığı tartışılır fakat Çipras’a oy kaybettiren en büyük noktalardan birtanesinin Makedonya ile yapılan Prespa anlaşması olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.  (Prespa anlaşmasının detayları hakkında daha önce Paunis Nikolaos'tan bizim için kısaca yazmasını istediğimiz yazıyı çevirip yayınlamıştık, okumak için TIKLAYINIZ.)

Kammenos’un koalisyonda kaldığı süre boyunca Savunma Bakanı olarak yaptığı en önemli icraatı helikopterle Kardak adası yakınlarında denize çiçek atmaktan başka birşey olmadı. Bölgede yaşanan <<15 Temmuz süreci, 8 darbeci Hainin Yunanistan’a kaçması, 2 Yunan askerin Türk topraklarında tutuklanması, Mülteciler konusu vs >> gibi bir çok gelişmeye rağmen Hem Çipras’ın hem Kammenos’un, ülkeleri ve bölgenin geleceği içim yapıcı ve etkili adımlar atamamaları, bu büyük ve önemli coğrafyada ayakta kalamayacak kadar  düşük bir profil ve politikaya sahip olduklarının kanıtıdır.

Tam aksine Türkiye’nin son 5 yılda yaşamış olduğu iç ve dış kaynaklı onca problem ve soruna rağmen,bir yandan Suriye gibi sıkıntılı bir ülkede Hem kendi haklarını hem de mazlumların haklarını koruma çabası, sonlanmak bilmeyen s400-F35 problemi, ekonomik saldırılar, diğer yandan ise Savunma Sanayi alanında hız kesmeden ilerlemesi, özellikle Doğu Akdeniz ve Ege’de sergilediği istikrarlı ve kararlı duruş, bölgenin ve mülteciler dahil bölge insanlarının geleceğinde belirleyici etken olarak hareket etmesi bizim için gurur kaynağıdır.

Mısır,İsrail,Gkry  gibi ülkelerle askeri ve ekonomik anlaşmalar yapmış olmasına rağmen bölgede yaşanan hızlı gelişmelere ayak uyduramayan Yunanistan, zayıf ve etkisiz, daha doğrusu dışardan yönetilen politikalarıyla Kıbrıs ve Ege konusunda emir aldığı ülkelere yardım için yalvaracak duruma gelmiştir.

Bölgede gerginliğin son bulması, bölge ülkeleriyle birlikte sorunların uluslararası hukuk çerçevesinde değerlendirilerek, adımların ortak olarak atılması gerekirken, Yunanistan tek yanlı hareket etmeyi seçip güvenmediği ortaklarına geleceğini emanet etmiştir. Ne yaptıkları askeri anlaşmaları amacına ulaştırabilmiş ne de bizimle doğru bir iletişim kanalı kurarak geleceğini garanti altına alma gayreti göstermemiştir.

Peki bugün seçilecek Miçotakis’in politikası ne olacaktır? Keşke bunun cevabını net olarak verebilseydik. Zira ekonomik olarak hala toparlanamamış, halkının hastanelerde sefillik yaşadığı Yunanistan hala, ekonomik olarak yani siyasi olarak dışa bağımlı. Ekonomik olarak dışa bağımlı olmaları aynı zamanda askeri olarak ta dışa bağımlı olmaya mecbur ediyor ve Amerika’nın bu durumdan istifade etmemesi söz konusu bile olamaz.

Tatbikat bahaneleriyle Yunanistan'ın bazı bölgelerine kurulan üstler, getirilen zırhlı araç ve personeller, insansız hava araçları gibi bir çok unsur kendi başlarına hareket ederek önemli kararlar alamayacaklarının en bariz göstergesi.

Yunanistan bugün sandıktan çıkacak sonuca göre yeni bir döneme girecek, Miçotakis eğer yeterli sandalyeye ulaşabilirse tek başına hükümet kuracak , aksi takdirde yine bir koalisyon hükümetine mecbur kalacaklar.  Koalisyon hükümeti kurmaları , bizimle masaya oturma gibi bir ön mesaj vermedikleri, aksine Çipras’ın demeçlerine benzer demeçler verdikleri için şu an bizim işimize gelecek olan sonuçtur.  Koalisyon demek istikrarsızlık ve kararsızlık demektir. Bu da bizim bölgede işimizi kolaylaştıracaktır.

Şu an için Miçotakis’in bölgeyi olağan durumdan daha kötüye götürmemesi tek temennimiz. Diyelim ki temennimiz tutmadı ve bölgede durumlar daha kötüye gidecek oldu, o zaman ne olur?

Bu noktada ne olacağı değil de, ne olması gerektiği konusu daha önemli.

Öncelikle Ege’de varolan en büyük sıkıntımızdan bahsedelim. Karasuları ve hava sahası problemi. Bildiğiniz gibi Yunanistan hava sahasını 10 mil ile dayatmaya çalışıyor ve bu noktada zaten Türkiye’nin dibinde olan Yunan adaları yüzünden varolan problem daha da büyüyerek karşımıza çıkıyor. Uluslararası hukukta yeri olmayan bu dayatma yüzünden her gün Ege üzerinde it dalaşları yaşanıyor ve daha önce de olduğu gibi yeni bir kazanın yaşanması çok muhtemel.

 Yunanistanın hukuksuzluğunu bir de Yunan profesör Aleksis İraklidis’in kendi kitabından okuyalım.

‘’ Sık yapılan Nato tatbikatlarında Nato üyelerinin  jetlerinin Yunan hava sahasını ihlal etmelerinden de anlaşılacağı üzere, Yunanista’nın  <<Ulusal hava sahası>> olarak iddia ettiği  10 mili hiç bir ülke tanımıyor ve tam da bu nedenle  ‘’bir ülkenin karasularından daha geniş keyfi bir havasahasına sahip olması mümkün değildir’’ gibi  uluslararası bir yasadışılığı kabul etmiyorlar. ‘’

Prof. Aleksis İraklidis (Atina Panteion Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Tarihi bölümü Uluslararası İlişkiler ve Analiz – Uyuşmazlık  Çözümü  profesörü )




Yunan profesörün sözleri herşeyi net olarak açıklıyor, bu yüzden bu konu üzerinde tartışmak bile anlamsız. İşte halihazırdaki durumun daha kötüye gitmesi halinde (bu ciddi sıcak bir çatışma olabilir ) bu sıkıntıdan kurtulmak için Türkiye bugüne kadar saygı ve sabır gösterdiği deniz ve hava sahası sınırlarını tek taraflı olarak yeniden belirlemelidir. Evet yanlış okumadınız, biraz uçuk bir fikir gibi gelebilir ama olması gereken budur.

Bu sınırlar en basit haliyle aşağıdaki resimde gösterilmiştir.



Kendi anakaralarından yüzlerce mil uzaklıkta, Türkiye’nin dibinde bulunan küçüçük yüzölçümlü adalar üzerinden, iki denize de binlerce mil kıyısı bulunan Türkiye’yi Akdeniz ve Ege’de sanki hiç yokmuş gibi göstermek en hafif tabiriyle korsanlıktır ve Türkiye ile anlaşılarak bu sorunların çözülmemesi halinde yapılacak şey sınırların yeniden belirlenmesidir.

Bahsettiğimiz sadece Meis adasının konumu ve dikkate alınıp alınmayacağı değildir, çünkü Meis adası artık tartışma konusu olmaktan çıkmış ve üzerinde Yunanların yaşama hakkından başka hiç bir hakka sahip olmayan basit bir adadır. Kısacası arama ve sondaj faaliyetlerimiz konusunda Meis adası yokmuş gibi davranılacak ve dikkate alınmayacaktır. 

Uluslararası hukuka uygun olan çözüm de bu şekildedir. Deniz kuvvetlerimiz tarafından Yunanistan’ın seçim gününe denk getirilerek yayınlanan tatbikat NAVTEX’imiz de bu mesajı en net biçimde vermektedir.

Yıllardır süregelen havasahası gibi problemler, sınırların netleştirilerek yeniden belirlenmesi ile aşılacak olup artık her iki ülke de günlük yaşanan didişme ve kaza risklerinden kurtulacak, normal şartlarda yaşamaya başlayabilecektir. 

Deniz ve hava sahalarındaki tartışmaların sonlanması ile her iki tarafta kendisine ait alanlarda özgürce istediği faaliyeti gerçekleştirebilecektir. Umuyoruz ki, Yunanistan tek taraflı menfaatler peşinde koşmak yerine Türkiye ile bu sorunların en kısa zamanda çözümü için işbirliğine girecektir. Çünkü Türkiye rotasını zaten çizmiştir, beraber veya yalnız..  ilerleyecektir.

Araştırma ve sondaj gemilerimiz Doğu akdeniz’de faaliyetlerine devam etmekte ve yeni sondaj gemimiz Yavuz da bu hafta içerisinde kendisi için belirlenmiş bölgede sondaja başlayacaktır. Personellerin güvencesi Deniz kuvvetlerimizin sorumluluğunda olup Rum tarafından veya herhangi bir ülkeden gelecek saldırgan bir tutum karşılıksız bırakılmayacaktır.

Türkiye, çevresinde yaşanan gelişmeler ne olursa olsun, doğru bildiği yolda emin adımlar atacak, bunu yaparken Türkiye'nin ve KKTC'nin haklarını gözeterek, hak ve hukuk çerçevesinde yoluna devam edecektir.

Fakat Türkiye, uluslararası hukuku benimsemeyen ve ona göre hareket etmeyenlere de yeri geldiğinde insiyatif alarak gerekli dersi verecek olup, masaya oturarak anlaşmanın başkasına yalvararak oldu bittilerle elde edileceklerden daha karlı olduğunu  göstermeye kararlıdır.


Monday, July 1, 2019

MAVİ VATAN VE GRAND STRATEJİ



‘’Mavi Vatan’’ söylemine artık kimse yabancı değil, başta Yunanlar olmak üzere diğer ülkelerde bile akılda kalan, son zamanlarda  kelime bazlı psikolojik üstünlük alanında yaptığımız belki de en büyük hamleydi.

Kelimelerin ve anlamlarının insan üzerindeki etkilerine bakacak olursak

’Sopalar ve taşlar kemiklerinizi kırabilir, ama kelimeler zihninizi değiştirebilir.’’

 Andrew Newberg, M.D. ve Mark Robert Waldman’ın kitaplarında bahsettikleri; ‘’Tek bir kelimenin, fiziksel ve duygusal stresi düzenleyen genlerin ifadesini etkileme gücü vardır..
“Barış” ve “aşk” gibi olumlu sözler, genlerin ifadesini değiştirebilir, ön loblarımızdaki alanları güçlendirir ve beynin bilişsel işlevini geliştirir.''  Sözleri dikkate alınmaya değer.

Bu konuya fazla girmek istemiyorum çünkü başlı başına kitap olmuş bir konu ve buraya sığdırmamız mümkün değil, bilmemiz gereken sadece, nasıl ‘’seni seviyorum ‘’ gibi sözler insanda bir etki bırakıyorsa aynı şekilde insanda negatif  etki bırakan, insanın beynini farketmeden kontrol altına alan farklı farklı kelimelerin de her dilde mevcut olduğudur.

İnsanların karşılıklı konuşmalarında veya toplum önünde yaptıkları konuşmalarda vücut hareketlerinin öneminin bile bilim adamlarının araştırma konularına girdiğini düşünürsek, kelimelerin etkisinin ne kadar büyük olduğunu daha kolay anlayabiliriz. 

Aşağıda göreceğiniz üzere‘’ Mavi Vatan’’  kelimelerinin Yunanca karşılığı olan ‘’Galazya Patrida’’ kelimelerini de bu anlamda değerlendirip  bu konudan  daha önce kısaca bahsetmiştik.

‘’ 462.000 km2 lik deniz alanına verilen '' Mavi Vatan '' ismi Yunan Medyasını hayli meşgul ediyor..Bu isim Yunan Medyasında büyük bir etki yarattı, onlar için sadece bir isim olmaktan öte birşey. Mavi Vatan gibi iki önemli kelimenin kullanılması Kararlılık ve Özgüven ifadesidir. 

Mavi Vatan söylemi Yunanca'da ''Galazya Patrida'' kelimelerine karşılık geliyor. Şunu söylemeliyim ki, bu iki kelime Yunanca'da çok güçlü psikolojik mesaj bırakan kelimeler,yani sıradan kelimeler değil. Bu da, Mavi Vatan ismiyle yapılan her hamlenin güçlü ve etkili olduğu anlamına geliyor. 

''Mavi Vatan'' Söyleminin ilk defa Hulusi Akar tarafından, resmi ağızla söylenmiş olması ise Yunan Medyasının bu söylem üzerine daha fazla yoğunlaşmasına neden oldu. Öyle ki Kammenos'a yakınlığıyla bilinen, Yunan Tv/Radio sunucusu Sayın Akar'ı bir programda özellikle hedef almıştır. 

Bunu yapmasının nedeni Akar'ı itibarsızlaştırmaya çalışarak MAVİ VATAN kelimesinin de Yunanistan üzerindeki etkisini kırmaktır. Ama görünen o ki videoda amacına ulaşamamış ve hala Yunan Medyasında MAVİ VATAN ile ilgili haberler önemli yer tutmaktadır. 

Bu isimle, 27Şubat tarihinde başlayan ve 30Mart tarihine kadar devam edecek olan tatbikatımızın,Rum yönetiminin Glafkos-10 parselinde rezerv bulunduğunu açıklaması ile aynı zaman denk gelmesi bölgedeki güç gösterisi ve gelişmeler açısından önemlidir. ‘’


Bu kısa yazımızın ardından, Mavi Vatan söyleminin etkisine ufakta olsa katkı sağlaması ve Yunan takipçilerimizin de görmesi için, takipçilerimizden küçük bir ricada bulunup Mavi Vatan sözlerinin kendileri için ne anlama geldiğini yazmalarını istemiş ve dikkate alıp bize fikrini belirtenlerin düşüncelerini Yunancaya çevirip paylaşmıştık. 

Bu cevapları okumak isteyenler aşağıdaki tweet’e verilen cevaplardan bakabilirler hatta varsa kendi fikirleri de o tweet altına yeniden yazabilirler.

İçerisinde takipçilerimizin de düşüncelerinin bulunduğu Yunanca olarak paylaştığımız yazının linki: http://ehamedya.com/2019-mavi-vatan_19454.html


Peki ‘’Mavi Vatan’’ söylemi ile ilgili neden tekrar bir yazı yazma gereği hissettik? Çünkü bu söylemin etkisi hala sürmekte ve özellikle Yunanların akıllarında tazeliğini korumaktadır. Amacımız bu gibi söylemlerin, özellikle uzmanlar tarafından seçilerek devlet yetkililerimizce  paylaşılması ve gerekli mesajın bölge ve Dünya ülkelerine verilmesi gerektiğinin altını çizmek.

Psikolojik üstünlüğü her zaman elde tutmak uluslararası arenada elimizi kuvvetlendirecek, yüzlerce kamera önünde diğer ülkelerin yetkilileriyle birlikte poz veren liderlerimiz için avantaj  olacaktır.

Sayın başkanımız Erdoğan’ın vücut diline ne kadar önem verdiği hepinizin malumudur, bu nedenle kelimeler ile kurulan psikolojik üstünlük konusunda da aynı fikirleri paylaştığımızı düşünüyor ve bu amaçla bu konulara değiniyoruz.

Yunan medyasında tazeliğini koruyor dedik, evet daha 27.06.2019 tarihinde  bir Yunan askeri-savunma sitesinde yer bulmuş makaleye bakarsak konunun ne kadar önemli olduğu konusunda aklınızda  şüphe kalmayacaktır. 

Stavros Ligeros’un kaleme aldığı makalenin giriş paragrafının tercümesi:

‘’Mavi Vatan (Galazya Patrida) Erdoğan rejiminin, Türklerin Kıbrıs MEB’inde uyguladıkları korsanlıkları ile de ilgili son zamanlardaki yeni slogan ve doktrinidir. Evet 2019 başındaki bariz bir güç gösterisiyle gerçekleştirdikleri büyük hava-deniz tatbikatına da bu ismi verdiler.  Aslında ‘’Mavi Vatan’’ hakkındaki ısrarcı Türk söylemleri son yıllarda kademeli ancak sistematik olarak uygulanan bir stratejiyi kodlamaktadır.’’

Görüldüğü gibi üzerinden uzun zaman geçmiş olmasına ve bu süreçte devlet büyüklerimiz tarafından tekrar edilmemiş olmasına rağmen ‘’Galazya Patrida’’ söylemi hala Yunanların aklında tazeliğini korumaktadır. En önemli etkisi ise Ege ve Akdenizin tamamında yayınladığımız Navtex duyurularının konuşulduğu her an, akla gelen ilk kelimenin yine ‘’Galazya Patrida’’ söylemi olmasıdır. Bu bağlamda yapılan gerçek atışlı tatbikatlar , rutin devriyeler ve hatta F16 ile kahraman pilotlarımızın Ege ve Akdeniz üzerinden verdikleri özçekim fotograflar, Yunanların kendi söylemleriyle ‘’Türkiye’nin bölgedeki sistematik politikasının ve stratejisinin pratikteki kodlaması’’ yani ‘’Mavi Vatan’’ doktrini altında gösterilen çaba ve emeğin vücut bulmuş halidir.

 İşte bu söylem Yunanların hafızalarında tazeliğini hala korurken, Yunanların aklına ‘’Mavi Vatan’’dan sonra girecek bir söylem daha ortaya çıktı.

A.Sefa Özkaya   hocamızın son günlerde kaleme aldığı makalesinde kullandığı ‘’Grand Strateji’’ söylemi.

Bu söylemin önemi ise içerisinde ‘’Meis (Kızılhisar) ve Kıbrıs  adalarını barındırmasıdır. Sefa hocamızın yazısına bakacak olursak;

‘’Türkiye’nin grand stratejisi Doğu Akdeniz’e dönmüştür. Sıklet merkezi Kıbrıs ve Meis adalarıdır. Türkiye MEB de ilan ettiğinde uluslararası hukuk açısından eli daha da güçlenecektir.’’

‘’Türkiye Kıbrıs’a müşterek deniz-hava üssünü açtığında, Rum tarafının “masaya oturma” teklifiyle karşılaşabilecek kadar eli güçlenecektir.’’


Hocamızın yazısı yayınlandıktan kısa bir süre sonra Yunan medyasına konu olmuş ve ‘’Grand Strateji’’ söylemi etkisini hemen göstermiştir. Yunan haber sitesi bu söylemi ‘’İpsili stratigiki’’  yani yüksek strateji olarak çevirerek bu kelimeleri kullanmış ve merkezde ‘’Meis,Kıbrıs ve S400’’ gibi üç unsurun olduğunu yazmıştır.

Umuyoruz ki bu söylem de Devlet büyüklerimiz tarafından kullanılır ve gereken etkiyi gösterir.

Sonuç olarak Türkiye’nin bölgede attığı her adımın hem komşular hem de bütün Dünya tarafından yakından takip edildiğini biliyoruz, atılan bu adımların bu tür psikolojik üstünlük kuracak söylemlerle desteklendiğinde etkilerinin daha da artacağını düşünüyor ve inanıyoruz ki;  Devletimiz yapacağı  her hamlede, bölgede barışın tesis edilmesi amacını  gütmektedir, bunu yaparken  her alandan uzmanlar ile her konuda  en etkili hamlenin yapılması adına bütün yolları ve yöntemleri kullanmaktadır.

Bölgemizin barış içerisinde, sadece bölgede bulunan devletler tarafından alınacak kararlar neticesinde şekillenecek politikalar ile yönetilmesi, Grand Strateji,Mavi Vatan ve bunlara benzer güçlü söylemler  ile daha da kolaylaşacak, Meis ve Kıbrıs gibi harekat merkezinde bulunan iki önemli unsurun iyi değerlendirilmesiyle, bölgeye müdahele etmek isteyen diğer güçleri dışarda tutmak kolaylaşacaktır. 

@Newsfrom_Gr_Tr

Saturday, June 29, 2019

Yunan savunma bakanı Apostolakis'in Akdeniz ve S400 açıklamaları



Yunan savunma bakanı Apostolakis geçen günlerde çıktığı Tv proğramında Akdeniz, Ege ve S400'ler ile ilgili sorulara yanıt verdi. 



Apostolakis: Sayın Erdoğan ne provokasyonlara ne de açıklamalarına son vermiyor, görünen o ki şu ana kadar atılan adımlar onu durdurmuyor. Bildiğiniz gibi Sayın Çipras bugün Brükselde, şu anda Türkiye için daha sert olacak başka bir adım için görüşülüyor 
Spiker:  Taslağı okuduğumda , yaptırım kelimesinin bile geçmediğini gördüm, böyle bir kelime yok sayın bakan. 
Apostolakis:  Başbakanın bana söylediğine gore bazı yaptırımlar konuşulacak ve Türkiye’nin hareketleri değişmezse  uygulanacak.
 Spiker: Türkiye’nin hamleleri duruyo gibi görünmüyor, ikinci sondaj gemisi Gkry’nin deniz sahasına doğru hareket ediyor. Bütün bunların arasında tek bir güzel haber var o da, Türklerin Yunan MEB’ine karşı bir harekette bulunmayacakları, bir sonraki adımı atmayacaklarını gösteren bir tutum içerisindeler. 
Apostolakis:  Açıklamaları ve uzun zamandır böyle bir planları vardı, belki de hala vardır. Ama beklenilen şey bir çok konunun, problemin çözümlenmesi ve bunu yapmak gibi niyetleri yok gibi görünüyor. Ancak her zaman ihtimallerle konuşuyoruz; durumun nasıl sonlanacağını bilmiyoruz, arada gerçekleşebilecek bir çok olaylar var , mesela AB zirvesi ve S400’e karşı olan Abd’lilerin bir yaptırım uygulayıp uygulamayacağı, olur mu olmaz mı bilmiyoruz , göreceğiz. 
Spiker: Bunları öngöremiyorsunuz, takip ediyorsunuz.. Gerçek soru şu; biz ne yapacağız? Eğer türkler Meis adası sahasına girecek operasyon yaparlarsa, Siz , başbakan ve bütün Yunan üst yetkililer ellerimiz bağlı şekilde oturamayız dediniz. Bu pratikte ne demek?  Oraya filo mu gönderiyoruz? Başka birşey mi yapıyoruz?

Apostolakis: Şu anda nasıl adımlar atacağımızı söyleyemeyiz fakat her bir yunan vatandaşı anlıyor ki bunun gerçekleşmesine izin veremeyiz.
 Spiker: O halde olmayacak?
Apostolakis: Olmayacak.
 Spiker: İnternette bazı düşünceler  okuyorum, sizin de fikrinizi almak isterim.  Türkler sondaj denilen bu durumdan halihazırda önemli birşey kazandılar, ne mi bu?  Şu ; Türkiye şu anda birleşik yunan ve rum savunma dogmasını atlattılar, neydi o dogma ; Eğer Gkry’ne karşı bir saldırı olursa Anastasiyadis bunu işgal olarak değerlendiriyor ve bu aynı zamanda yunanistana karşı da saldırı demek ve buna tepki gösterip harekete geçecektik, fakat ülke olarak hakerete geçmedik ve şu anda Rum MEB’inde sondaj yapıyorlar. 
Apostolakis:  Biraz realist olalım, birleşik savunma dogması artık yok, ikili savunma işbirliği var ve aynı şeyleri öngürüyor. Fakat unutmayalım ki Gkry başka bir ülke ve böyle birşeyin olması için koşulların gerçekleşmesi lazım, diğer ülkeden (Gkry)  talep olması lazım, olayları yapabilirmiyiz yapamazmıyız şeklinde tartmamız lazım, zaten olaylar şu anda askeri seçeneklerin kullanılacağı bir duruma gelmedi. Bu seviyeye gelmeden önce diplomatik  bütün yolların denenip tükenmesi lazım.Şu anda bu aşamadayız, Şunu bilelim ki bunların hepsi  uzun zaman önce Gkry ile konuşuldu ve tartışıldı, muhtemel senaryolar değerlendirildi, beklenen birşeydi ve şaşırmadık. 
Spiker: Şu ana kadar konuşulan görüşülen şeylerde, bu senaryolarda tahmin ediyorum ki verilecek cevaplarda,  Abd ve Avrupa’dan bize gelecek desteği de tartmışsınızdır, şimdiye kadar sözlü destek var. Şu ana kadar siz veya başbakan, Abd veya Avrupadan sıcak bir çatışma durumunda birebir askeri destek alacağıımız sözü aldınız mı? Yoksa bizi sadece birkaç sözlü varlıklarıyla yalnız mı bırakacaklar?
Apostolakis: Şu ana kadar Böyle bir söz yok, ama ben tekrar söylediğim gibi, birşey yapmamız gerektiği zaman yalnız olacağımızı düşünerek hareket etmeliyiz. 
 Spiker : Yalnız başımıza olacağız?
Apostolakis:  Kesinlikle , ve bütün müttefiklerimize gösterdiğimiz resim bir şekilde Türkiye’nin durdurulması gerektiği. Eğer durum Meis adasına kadar gelecek olursa orada seçenekler olmayacak. Durum çok daha zor olacak , yani eğer yardım etmek istiyorlarsa, şu anda bunu  yapmaları lazım , müttefiklerimizden beklediğimiz yardım bu.
 Spiker:  Sıcak bir çatışma anında yalnız olacağımızı görüyoruz, oratada askeri işbirliği yapılmış israil mısır gibi ülkeler var, resim güzel fakat bunlar da son olaylarda Türkler Gkry’de bunları yaparken birebir etkili olacak destekte bulunmadılar. 
Apostolakis: Askeri işbirliklerimiz şu ana kadar çok iyi gitti , aynı menfaate sahip ülkelerin uluslararası alanda destekleri var ve bu büyük bir parça, gördüğünüz gibi en büyük baskı diplomatik yollarla oluyor. O halde yardım olduğuna inanıyorum ve gkry haklarını destekliyorlar, onlar da Türkleri durdurmak için açıklamalarıyla diplomatik girişimlerini yapıyorlar.
 Spiker: Umarım bu gerçekleşir.. Size Yunan silahlı kuvvetlerinin bir provokasyonu önlemeye hazır olup olmadığını sormayacağım  , tabiki hazır diyeceksiniz. 
Apostolakis: Hazır diyorum 
Spiker : Sormamız gereken soru şu 10 yıllık kriz sonrası  genel olarak iki ülkenin savunma sanayisi ve Ege’de dengeler değişti , biz 10 yılda büyük bir savunma siparişi yapmadık açıkçası, Türkler büyük bir yatırım yaptılar siz nasıl görüyorsunuz.
  Apostolakis:  Kuvvet oranları dağıldı ve değişti, uzun yıllar kriz içinde olmamız problemleri getirdi, bütün programlarımızı dondurduk fakat bir kaç çalışmamız oldu ve toparladık ve şu anda ayrılan bütçeyi iyi kullanarak iyi derecede operasyonel seviyeye getirdik, yeni programlara giremeyeceğimiz için elde olanları iyi seviyede tuttuk.
 Spiker: Bir sonraki güne bakalım, S400 alırlarsa veya f35 alırlarsa. Ikisi de alanında çok iyi sistemler , o zaman Yunanistan için durumlar ne olacak?
 Apostolakis: Türkiye’nin bu tür sistemlere sahip olması sevindirici haber değil, S400 çok ciddi bir sistem ve eğer ege kıyılarına konuşlanırsa biz s400 şemsiyesi altında olacağız, F35 ise 5. Nesil mükemmel bir uçak ve F35 başka bir f35ile değil modern daha iyi başka sistemlerle önlenebilir ama biz de yavaş yavaş yeni nesil uçak alma yoluna gitmeliyiz . Abd şu anda , bir çok farklı sebepten dolayı  Dünya’nın en iyi uçağının bu uçağa karşı koyacak sistemle aynı ellerde olmasına izin vermeyeceğini söylüyor .Eğer bunu sonuna kadar sürdürürlerde Türkiye F35 alamayacak. Fakat farklı haberler çıkıyor ve nasıl sonuçlanacağını bilmiyoruz.
 Spiker: Biz de kendi sistemlerimizin geleceğine bakmamız lazım dediniz , şu yaz dönemine girdiğimiz ve sonraki aylar için sakinlik ve huzur umuyorum , sizin ve bütün Yunanların da bunu umduğunu düşünüyorum.
 Apostolakis:  Şunu söyleyelim ki, şu anda kimse tedirgin olmamalı, o duruma gelmedik, durum control altında  ve bütün Avrupa ve Abd Türkleri durdurmaya çalışıyorlar, biz ise çok iyi durumdayız bugün Ab zirvesinde ilk defa yaptırımlar konuşuluyor.. Çünkü billiyorsunuz Kardak’tan sonra kimse yaptırım ve tedbir hakkında  konuşmamıştı.

                                                                                                     ÇEVİRİ: Newsfrom_Gr_Tr


Yunan Savunma Bakanı Apostolakis'in açıklamalarına bakacak olursak Akdeniz, Ege, ve Kıbrıs konusunda bizden bir adım önde olmabilmek adına Mısır, İsrail, Abd ile yaptıklarını zannettikleri askeri anlaşmaların pratikte hiç bir hükmünün olmadığını görebiliriz. 

Daha biraz önce Başkan Erdoğan'ın G20 zirvesinde Trump ile görüştüğünü okudum, Trump her ne kadar bir gün sonra ne yapacağı belli olmayan dengesiz bir yapıya sahip olsa da, F35 konusunda yaptıkları açıklamalardan çok uzak bir görüntü verdi. Ben hala Abd'nin Türkiye'yi kaybetmek için hazır olmadığını yani F35ler gelmese bile uygulanacak yaptırımların seviyesinin düşük olacağını düşünüyorum. 

Abd'nin bu görüşmedeki tutumunun devam etmesi halinde, Yunanistan konusunda Ege ve Akdeniz'de ne yapacaklarını daha doğrusu ne yapmayacaklarını kestirmek zor olmasa gerek. Mısır ve İsrailin zaten en baştan beri çatışma yaşanması halinde uzaktan seyredeceklerini söylemiştik. 

Apostolakis bunların hepsi görüyor, seçimlerde gitmeye hazırlanan ve bol keseden sallayan Çipras'ın açıklamalarına rağmen gerçeklerin farkında ve attığı her adımı kendi  deyimiyle ''yalnız olacakmışız gibi hareket edeceğiz'' mantığıyla atacak. Bu da Kıbrıs konusunda bize zorluk çıkaramayacaklarının en bariz göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.

Türkiye'nin özellikle Meis adası konusunda bir an evvel psikolojik üstünlük elde etmeye yönelik girişimlerde bulunması gerekiyor çünkü Meis adasının akibeti Ege ve Akdeniz'in genelinde ilerde yaşanacak her türlü gelişmenin kilit noktası durumundadır. 

Devletimizin herşeyin farkında olduğuna ve uluslararası hukuk çerçevesinde atılacak adımları planladığına inanıyoruz, Kıbrıslı Türklerin yalnız bırakılmayacağı, adanın yeraltı kaynakları konusunda Rumlara hiç bir taviz verilmeyeceğini bilerek yaşanacak gelişmeleri sabırsızlıkla bekliyoruz. 

Bu süreçte, içerde ve dışarda Türkiye'nin kazanımlarını ve gelecekteki kazançlarını heba etmek isteyen hainlerin olduğunu bir kez daha hatırlayıp bu hainlere karşı birlik içerisinde mücadele etmemiz gerektiğini de unutmamamız gerekmektedir. 

Unutulmamalıdır ki; Türkler zor zamanların insanlarıdır, vakit gelir ve damarımıza basılırsa o zaman Bölgeyi ve hatta Dünya'yı ''sindirdik bitti bunlar'' diyenler için geri dönülmez ve telafi edilmez sonuçlara gebe kalacak bir sürece sokarız. Bunu tarihte yaptık, yine yaparız, kimsenin şüphesi olmasın.



Thursday, April 4, 2019

Biz mi hata yaptık?





Biz mi hata yaptık? 
Eleştireni barındırmazlar, ayağımızı kaydırırlar, oralar bize göre değil diyerek?

Sadece oy vererek? 

Gençler halleder bu işi yedirtmezler hakkımızı diyerek? Ortalığı başı boş bırakarak, Parti binasına bir defa bile girmeyerek biz mi hata yaptık?

Söyleyin açıkça, eleştirimize dayanabilecekseniz, söylenilen gerçeklere gözünüzü kapatmayacaksanız, teşkilatlarda kibirden,nefisten uzak duracaksanız, bu işi gönül işi olarak görüyoruz, elini taşın altına sokmak isteyen yürekli insanlara ihtiyacımız var çıkın gelin diyebiliyorsanız.

Maddiyat için değil, takım gravat gezmek için değil, onla bunla selfi çekinmek için değil, Milyonların oyuna sahip çıkacak, hak yemeyecek hak yedirtmeyecek, gençlerin dilinden anlayıp, dava nedir anlatabilecek,

Milletin derdini anlayıp, milletin sıkıntısını milletin derdiyle dertli  ADAMA'a ulaştırabilecek,

Vatan sevdası için çalışmak isteyen birileri varsa gelsin bekliyoruz diyebiliyorsanız artık..

Bunu açık açık söyleyin, biz de ona göre gelelim. Elimizden ne geliyorsa da yapalım..

Yok biz aynen devam edeceğiz diyorsanız, 

O zaman sadece oy vermekten ve burada yazmaktan başka yapabileceğim birşey yok.

Maalesef.

Sunday, March 31, 2019

Tο όνομα ''Sahi209 '' δεν επιλέχθηκε τυχαία



Μετά από 8 μήνες από τις δοκιμές της πρώτης έκδοσης του Sahi209, η έκδοση BlokII του ηλεκτρομαγνητικού πυροβόλου έχει δοκιμαστεί με επιτυχία. 


Οι πρώτες βολές πραγματοποιήθηκαν με χαμηλή ισχύτη δοκιμή του τουρκικού ηλεκτρομαγνητικού πυροβόλου που ονομάζεται Şahi 209 Block IITο πυροβόλο χρησιμοποιεί ηλεκτρομαγνητική ενέργεια αντί για πυρίτιδα για να προωθήσει βλήματα των 35mm και βάρους 1 κιλού σε αποστάσεις έως 50 χιλιόμετρα. Το Şahi 209 Block II έχει ισχύ 10 megajoules.

ŞAHİ-209 Blok2 Χαρακτηριστικά: 
Μήκος βαρέλι: 7 μέτρα 
ισχύ: 10 Megajoules 
βλήματα: 35 mm, ~ 1000gr 
Eμβέλεια: 50χλμ 


Αξίζει να σημιωθεί ότι το όνομα του όπλου δεν επιλέχθηκε τυχαία, ώστε να δούμε τι σημαίνει το όνομα Sahi και το 209; 




Το όνομα Sahi ήταν τα ονόματα των πιο σημαντικών κανόνι που είχε χρησιμοποιήσει O Μωάμεθ, ο Β' ο Πορθητής για την κατάκτηση της İstanbul. 

και το 209 είναι η ημερομηνία ίδρυσης των Τουρκικών Χερσαίων Δυνάμεων που βασίστηκε στο έτος 209 π.Χ. του Metehan, που ήταν η ημερομηνία ίδρυσης της Μεγάλης Αυτοκρατορίας Χουν.










Saturday, March 30, 2019

Η Αγία Σοφία και σεβασμό προς το ισλάμ

Η επικεφαλίδα του άρθρου μπορεί να ακούγεται λίγο περίεργη στους χριστιανούς όταν πρόκειται για το θέμα της Αγίας Σοφίας αλλά όχι, δεν είναι γραμμένο κατά λάθος, θα καταλάβετε γιατί, μέχρι να τελειώσετε να διαβάζετε ολόκληρο το άρθρο.



Η Αγία Σοφία ήταν τζαμί για 483 χρόνια, κατόπιν μετατράπηκε σε μουσείο το 1935 χωρίς να πάρουν  άδεια από Τούρκους μουσουλμάνους ή από το μουσουλμανικό κόσμο.

Σήμερα το θέμα της Αγίας Σοφίας συζητείται ξανά μετά τα λόγια του Ρετζέπ Ταγίπ Ερντογάν, που φαίνεται αποφασισμένη να το μετατρέψει ξανά σε τζαμί.

Είμαι βέβαιος ότι οι περισσότεροι άνθρωποι στην Τουρκία θα έλεγαν ναι σε μια τέτοια απόφαση αλλά υπάρχουν και άλλοι που δεν συμφωνούν.

Εδώ είναι μια απλή δημοσκόπηση που έκανα πρόσφατα και εδώ είναι τα αποτελέσματα.

Πρέπει η Αγία Σοφία να μετατραπεί ξανά σε τζαμί;

Συνολικός αριθμός συμμετεχόντων: 2168

-Ναι:% 68
- Όχι, πρέπει να μείνει ως μουσείο % 29
-Θα πρέπει να μετατραπεί σε Εκκλησία. % 3


Σύμφωνα με τα αποτελέσματα, οι περισσότεροι από εκείνους που θέλουν την Αγία Σοφία ως εκκλησία είναι οι Έλληνες φόλοουερς  μου, αλλά είμαι σίγουρος ότι υπάρχουν και κάποιοι  μη-χριστιανοί Τούρκοι μεταξύ τους.

Και εκείνοι που θέλουν την Αγία Σοφία ως Μουσείο πρέπει να θεωρούνται ως άνθρωποι με αριστερές πολιτικές σκέψεις.

Νομίζω ότι στην Τουρκία, εάν πραγματοποιηθεί δημοψήφισμα για την Αγία Σοφία, τα αποτελέσματα δεν θα είχαν μεγάλη διαφορά από αυτό.

Τώρα, ας φθάσουμε στο σημείο όπου όλοι οι χριστιανοί ή μη μουσουλμάνοι ζητούν σεβασμό στην Αγία Σοφία από Τούρκους μουσουλμάνους και τουρκική κυβέρνηση, στο όνομα του μνημείου της Παγκόσμιας πολιτιστικής κληρονομιάς ή σε άμεσο σεβασμό στον Χριστιανισμό.

Αλλά το ερώτημα είναι "πόσο δίκιο έχουν να ζητήσουν αυτό "

* Σε έναν κόσμο, οι μουσουλμάνοι πολίτες, τα παιδιά και οι γυναίκες σκοτώνονται από αεροπορικές επιθέσεις από τις αποκαλούμενες Δημοκρατικές δυνάμεις, στην πραγματικότητα από τους «χριστιανούς».

Χρειάζεται να γνωρίζετε τον αριθμό αυτών των μουσουλμάνων  που σκοτώθηκαν; θα πρέπει να το ξέρετε καλύτερα, αλλά μην ανησυχείτε, δεν θα το αναφέρω και δεν θα σας κάνω να νιώσετε χειρότερα γι 'αυτό.

* Σε έναν κόσμο, τα τζαμιά καταστρέφονται από τους χριστιανούς. (βλ. Ιράκ, Συρία ή οποιαδήποτε άλλη μουσουλμανική χώρα που καταλαμβάνουν οι χριστιανοί).

* Σε έναν κόσμο, τα χριστιανικά μέσα μαζικής ενημερώσεις δεν μπορούν να αποκαλούν τον χριστιανό ως «τρομοκράτη» ακόμα κι αν σκοτώνει περισσότερους από 50 μουσουλμάνους σε ένα τζαμί σε ζωντανή μετάδοση.

* Σε έναν κόσμο, οι χριστιανικές κυβερνήσεις, αν και το θεωρούν τρομοκρατική οργάνωση, εξακολουθούν να υποστηρίζουν το ΡΚΚ που κατέστρεψε δεκάδες τζαμιά και σκότωσε πολλούς ιμάμηδες   και μουσουλμάνους πολίτες στην Τουρκία.

* Σε έναν κόσμο, οι χριστιανικές κυβερνήσεις υποστηρίζουν την FETO, τήν τρομοκρατική οργάνωση που σκότωσε περισσότερους από 250 μουσουλμάνους τούρκους πολίτες σε στρατιωτικό πραξικόπημα το 2016.

* Σε έναν κόσμο, οι χριστιανικές κυβερνήσεις κλιμακώνουν το μίσος για τους μουσουλμάνους και κάνουν την ισλαμοφοβία τις πολιτικές τους εκδηλώσεις.

* Σε έναν κόσμο, τα χριστιανικά μέσα ενημέρωσης προσπαθούν να χαρακτηρίζουν τους μουσουλμάνους ως τρομοκράτες σε κάθε ευκαιρία.

* Σε έναν κόσμο, οι Χριστιανοί συνεργάζονται με τους χειρότερους εχθρούς τους «Σιωνιστές Εβραίους» που διδάσκουν τα παιδιά τους από τη στιγμή που αρχίζουν να μιλούν «πώς να διαπράξουν βλασφημία τον Ιησού Χριστό και τη Θεοτόκο, τον προφήτη Μωάμεθ και το ισλαμ»

* Σε έναν κόσμο, οι Μουσουλμάνοι ως πρώτοι που στέκονται εναντίον εκείνων που διαπράττουν βλασφημία τον Χριστό και την Παναγία .

Πιστεύετε ότι οι Χριστιανοί έχουν δίκιο να ζητήσουν από τον τουρκικό λαό ή την κυβέρνηση να σεβαστούν την Αγία Σοφία;

Η Αγία Σοφία, άλλες εκκλησίες, χριστιανισμός ή οποιαδήποτε άλλη θρησκεία γίνονται σεβαστές από μουσουλμάνους, αυτό μας διδάσκει η θρησκεία μας, γι 'αυτό μπορείτε ακόμα να βλέπετε χριστιανικά σύμβολα στην Αγία Σοφία, εάν ο Φατίχ δεν είχε σεβασμό, θα μπορούσε να καταστρέψει όλα την πρώτη στιγμή που κατάφερε να το κάνει.

Μεταμόρφωσε την Αγία Σοφία σε τζαμί, αν δεν είχε κανένα σεβασμό, θα την είχε καταστρέψει τελείως. Η Αγία Σοφία έγινε τζαμί γιατί θεωρούσε την Αγία Σοφία άξιος να την κάνει, για να συνεχίζουν να λατρευουν οı άνθρωποι τον Θεό μέσα σε αυτό.

Οι Χριστιανοί πρέπει να καταλάβουν ότι η Αγία Σοφία ως μουσείο δεν σημαίνει τίποτα, αυτή η δομή χτίστηκε για τους ανθρώπους να λατρεύουν τον Θεό.

Εάν θα μετατραπεί ξανά σε τζαμί, μόνο τότε θα είναι κατάλληλη για το σκοπό αυτής της εκπληκτικής κατασκευής.

Κάποιοι λένε «τι θα γινόταν αν οι χριστιανοί μετατρέψουν την Κάαμπα στη Μέκκα σε μια εκκλησία; πώς θα ένιωθες? ''

Η Κάαπα δεν είναι στα σύνορα μιας χριστιανικής χώρας, αυτή η σύγκριση δεν έχει νόημα. Η Κάαμπα δεν έχει καθεστώς τζαμιού. Οι μουσουλμάνοι δεν προσεύχονται μέσα σε αυτό, αλλά έξω από αυτό, είναι το κέντρο της προσευχής κατεύθυνσης όλων των Μουσουλμάνων σε όλο τον κόσμο.

Οι Χριστιανοί πρέπει να κοιτάξουν τον εαυτό τους και να ρωτήσουν «πόσο σεβασμό έχουμε για τους Μουσουλμάνους, τα τζαμιά και το Ισλάμ; τι κάναμε μέχρι σήμερα για αυτό; ''

Ειδικά στην Ελλάδα: πρέπει να ρωτήσουν «γιατί υποστηρίζουμε το PKK, γιατί υποστηρίζουμε το FETO και κάθε άλλη χώρα που είναι ενάντια στην Τουρκία! Γιατί προσπαθούμε να διοχετεύσουμε στην Ελλάδα το αίμα αθώων Παλαιστινίων Μουσουλμάνων; γιατί δεν επιλέγουμε να είμαστε κατά των Σιωνιστών που κλέβουν καθημερινά μουσουλμανικά εδάφη, σκοτώνουν και συλλαμβάνουν μουσουλμάνες γυναίκες και παιδιά. Γιατί υποστηρίζουμε τους Σιωνιστές που διεκδικούν τη γη των Συρίων. γιατί υποστηρίζουμε το Pkk αν και γνωρίζουμε ότι το Ισραήλ οδηγεί το PKK για να χτίσει το όνειρο του «Μεγάλου Ισραήλ» ..



 Αγαπητοί μού φίλοι, παρακαλώ ρωτήστε πρώτα όλες αυτές τις ερωτήσεις στον εαυτό σας, βρείτε τις σωστές απαντήσεις. και αν εξακολουθείτε να πιστεύετε ότι έχετε δίκιο να ζητήσετε από τους μουσουλμάνους να διξουν σεβασμό (που έχετε ήδη περισσότερο από αυτό που σας αξίζει), τότε ίσως θα έχουμε μια άλλη συζήτηση γι 'αυτό.

Εμείς οι μουσουλμάνοι σεβόμαστε  άλλες θρησκείες και ανθρώπους στον κόσμο και αυτό δεν είναι για συζήτηση..

Η Αγία Σοφία είναι πέρα από όλες αυτές τις συζητήσεις, έχει τον μεγαλύτερο σεβασμό μας και γι 'αυτό την θέλουμε να την χρησιμοποιήσουμε ως τζαμί, όπως ήταν για 483 χρόνια. Αυτό είναι το δικαίωμά μας και αυτό είναι κάτι που όλοι  πρέπει να σσεβασθούν για όλους αυτούς τους λόγους που ανέφερα σε αυτό το άρθρο.

Οποιαδήποτε ΟΥΝΕΣΚΟ, οποιοσδήποτε οργανισμός ή οποιαδήποτε χώρα, δεν έχει δικαίωμα να ζητήσει από μουσουλμάνους να διξουν σεβασμό για την Αγία Σοφία , μέχρι να σταματήσουν αιματοχυσία σε αυτόν τον κόσμο.

@Newsfrom_Gr_Tr

Türkçesini okumak için tıklayınız

Hagia Sophia and respect to Islam

The heading of the article may sound little bit strange to Christians when it comes to Hagia sophia issue but no, it is not written by mistake, you will understand why , until you finish reading the whole article.


Hagia Sophia was mosque for 483 years, then it converted to a museum in 1935 without getting permission from Turkish Muslims or from Muslim world.

Today the Hagia Sophia issue is being discussed again after the words of Recep Tayyip Erdogan who seems determined to convert it to mosque again.

I am sure most of people in Turkey would say yes to a decision like this but there are also some other people who do not agree.

Here is a simple poll i made lately and here are the results.



Should Hagia Sofia be converted to mosque again? 

Total Number of Participants: 2168

-Yes:  % 68
-No, it has to stay as museum %29
-İt should be converted to Church. %3


According to the results, Most of those who want Hagia Sophia as church are my Greek followers but i am sure there are some non-Christians Turks between them as well.

And the ones who want Hagia Sophia as Museum should be considered as people with left political thoughts.

I think, in Turkey if a referendum took place about Hagia Sophia, the results would not have big difference than this.

Now, lets come to the point where all Christians or non-Muslims are requesting respect for Hagia Sophia from Turkish Muslims and Turkish government , at the name of monument of World cultural heritage or a direct respect to Christianity.

But the question is  ''are they right to request this'' 

*in a world, Muslim civilians, children and women are being killed by air strikes by so called Democratic forces, actually by ''Christians''.

Do you need to know the number of those Muslim civilians killed? you should better know it but do not worry , i won't mention it and i will not make you feel worse about this.

*in a world, mosques are being destroyed by Christians. (see Irak, Syria or any other muslim country occupied by Christians.)

*in a world, Christian media cannot call the Christian man as ''terrorist'' even if he kills more than 50 Muslims in a mosque on Live stream.

*in a world, Christian governments, although they consider it as terrorist organisation, still support the  PKK which destroyed tens of mosques and killed many of Imams and Muslim civilians in Turkey.

*in a world, Christian governments are supporting Feto terrorist organisation which killed more than 250 muslim Turkish civilians in military coup in 2016.

*in a world, Christian governments escalate the hatred for Muslims and making Islamophobia their political manifests.

*in a world, Christian media try to label Muslims as terrorists in every chance.

*in a world, Christians cooperate with their worst enemy ''Zionist Jews'' who teach their children from the time they start to speak '' how to commit blasphemy Jesus Christ and Virgin Mary , prophet Muhammad and islam''

*in a world, Muslims as first who stand against those who commit blasphemy Christ and virgin Mary.

Do you think Christians are right to ask from Turkish people or government to respect Hagia Sophia?

Hagia Sophia, other Churches, Christianism or any other religion are respected by Muslims, that is what our religion teaches us, that is why you still can see Christian symbols in Hagia sophia, if Fatih had no respect, he could destroy all of them at the very first moment he was able to do.

He converted Hagia Sophia into a mosque, if he had no respect, he would destroy it completely. Hagia Sophia became a mosque because he considered Hagia Sophia a worthy place to do it, to go on worshiping God.

Christians should understand that Hagia Sophia as museum does not mean anything, this structure were build for people to worship God.
If it will be converted into mosque again, It will be then suitable for the purpose of this amazing construction.

Some people say ''what if christians converted Kaaba in Makkah to a church? how would you feel? ''

Kaaba is not in borders of a Christian country, this comparison has no meaning. Kaaba has no status of a mosque. Muslims do not pray inside it , but outside of it , it is the center of the praying direction of all Muslims around the world.

Christians should look at themselves and ask, ''how much respect we have for Muslims, mosques and Islam? what did we do until today about this? ''

Especially in Greece: they should ask, ''why we support PKK, why we support FETO and any other country which is against Turkey! Why we try to stream the blood of innocent Palestinian Muslims to Greece? why do not we choose to be against Zionists who steal Muslim lands everyday, killing and arresting Muslim women and children. Why we support Zionists who claim the land of Syrians. why we support Pkk although we know that Israel leads PKK to build the dream of ''Great İsrael''..


Please my dear Friends, ask all those questions to yourself first, find the right answers. and if you still think you are right to request respect from Muslims (which already you have more than what you deserve), then we may have another discussion about it.

We Muslims respect other religions and people in the world and this is off debate..

Hagia sophia is beyond all of those discussions, it has the most respect of us and that is why we want to use it as mosque, as it was for 483 years. This is our right and this is something anyone have to respect for all those reasons i mentioned in this article.

Any UNESCO, any organisation or any Country,  has no right to request respect for Hagia Sophia from Muslims, until they stop bloodshed in this world. 


Read this article in Turkish

Read This article in Greek


@Newsfrom_Gr_Tr


Ayasofya ve islama saygı.

Makalenin başlığı, Ayasofya meselesi söz konusu olduğunda Hristiyanlara biraz garip gelebilir ama hayır, yanlış yazılmış falan değil, nedenini bütün makaleyi okuyunca anlayacaksınız.


Ayasofya, 483 yıl cami olup, 1935'te Müslüman Türklerden veya Müslüman dünyasından izin almaksızın müze haline getirildi.

Bugün bu mesele, Ayasofya'yı tekrar camiye dönüştürmeye kararlı görünen Recep Tayyip Erdoğan'ın sözlerinden sonra tekrar tartışılıyor.

Türkiye'deki insanların çoğunun böyle bir karara evet diyeceğinden eminim ama aynı zamanda hemfikir olmayan başka insanlar da var.

İşte son yaptığım basit bir anket ve sonuçları.


Ayasofya tekrar camiye dönüştürülmeli mi?

Toplam Katılımcı Sayısı: 2168

-Evet:% 68
-Hayır, müze olarak kalmalı% 29
-Kilise dönüştürülmeli. % 3


Sonuçlara göre Ayasofya'yı kilise olarak isteyenlerin çoğu benim Yunan takipçilerim, ancak aralarında Hristiyan olmayan bazı Türklerin de bulunduğundan eminim.

Ayasofya'yı Müze olarak isteyenler ise, sol siyasi düşünceleri olan insanlar olmalı.



Türkiye'de Ayasofya hakkında bir referandum yapılması durumunda sonuçlarda bundan daha büyük bir fark olmayacağını düşünüyorum.

Şimdi, tüm Hristiyanların veya Müslüman olmayanların, Dünya Kültür Mirası Anıtı veya Hristiyanlığa doğrudan saygı adına, Türk Müslümanlardan ve Türk hükümetinden Ayasofya'ya saygı talep ettiği noktaya gelelim.

Fakat soru şu ki, '' bunu talep etme hakları var mı? ''


*  Müslüman sivillerin, çocukların ve kadınların, Sözde Demokratik güçler olarak adlandırılan gerçekte ''Hristiyanlar'' tarafından hava saldırıları sonucu öldürüldükleri bir Dünya'da..

Öldürülen Müslüman sivillerin sayısını bilmeniz gerekiyor mu ? bilseniz daha iyi olur ama endişelenmeyin, bundan bahsederek bu konuda daha kötü hissetmenizi sağlamayacağım.

* Camilerin Hıristiyanlar tarafından tahrip edildiği bir Dünya'da (bkz. Irak, Suriye veya Hıristiyanların işgal ettiği herhangi bir Müslüman ülkede).

*Hristiyan medyasının, Hristiyan bir saldırganı , bir camide 50'den fazla Müslüman'ı  canlı yayında öldürse bile '' terörist '' olarak adlandırmadığı bir Dünya'da.

* Hristiyan hükümetlerin, terör örgütü olarak görmelerine rağmen, hala onlarca camiyi tahrip eden ve Türkiye'deki pek çok İmam ve Müslüman sivilli katleden PKK'yı destekledikleri bir Dünya'da..

* Hristiyan hükümetlerin, 2016 yılında askeri darbede 250'den fazla Müslüman Türkü katleden Feto terör örgütünü desteklediği bir Dünya'da.

* Hristiyan hükümetlerin, Müslümanlara duyulan nefreti artırdığı ve İslamofobiyi siyasi manifesto haline getirdikleri bir Dünya'da.

* Hıristiyan medyasının her fırsatta Müslümanları ''terörist'' olarak etiketlemeye çalıştığı bir Dünya'da.

* Hristiyanların en büyük düşmanları olan, çocuklarına '' konuşmaya başladıkları andan itibaren '' Hz İsa ve Meryeme, peygamberimiz Muhammed A.S ve İslama nasıl küfür edilmesi gerektiğini öğreten '' 'Siyonist Yahudilerle' işbirliği yaptıkları bir Dünya'da.

* Hz İsa ve Meryem'e küfreden ve hakaret edenlere karşı ilk olarak tepki gösterenlerin Müslümanlar olduğu bir Dünya'da.

Hristiyanların Türk halkından ya da hükümetinden, Ayasofya'ya saygı duymalarını isteme hakları olduğunu düşünüyor musunuz?

Ayasofya, diğer kiliseler, Hristiyanlık veya başka herhangi bir dine, Müslümanlar tarafından saygı duyulmaktadır, bu dinimizin bize öğrettiği şeydir, bu yüzden Ayasofya'daki Hristiyan sembolleri hala görebiliyorsunuz. Fatih Sultan Mehmet saygı duymuyor olsa, yapabileceği ilk anda tamamını yok ederdi.

Ayasofya'yı camiye çevirdi, ama saygı duymasa, onu tamamen yokedebilirdi. Ayasofya cami oldu, çünkü Ayasofya'yı yaratıcıya ibadet etmek için kıymetli bir yer olarak gördü.

Artık Hristiyanlar, Ayasofya'nın müze olarak bir şey ifade etmediğini anlamalıdırlar, bu yapı insanların Yaratıcı'ya ibadet etmesi için inşa edilmiştir.

Tekrar camiye dönüştürülürse, işte o zaman bu mükemmel yapı,  yapılış amacına uygun olacak ve ona hizmet edecektir..

Bazı insanlar ''  Hristiyanlar Kabe'yi kiliseye çevirseler? nasıl hissederdin? '' diyorlar..

Kabe, hristiyan bir ülkenin sınırları içerisinde değildir, bu karşılaştırmanın hiç bir anlamı yoktur. Kabe'nin cami statüsü de yoktur. Müslümanlar onun içinde ibadet etmiyor, Kabe dünyadaki tüm Müslümanların ibadet ettikleri yönün merkezidir.

Hristiyanlar önce kendilerine bakmalı ve '' Müslümanlar, camiler ve İslam'a ne kadar saygımız var? bu konuda bugüne kadar ne yaptık? '' diye sormalıdırlar.

Özellikle Yunanistan'da: '' PKK'yı neden destekliyoruz, FETO'yu ve Türkiye'ye karşı olan diğer ülkeleri neden destekliyoruz'' sorularını sormalılar! Neden masum Filistinli Müslümanların kanını Yunanistan'a taşımaya çalışıyoruz? neden her gün Müslüman topraklarını çalan, Müslüman kadın ve çocukları öldüren ve tutuklayan Siyonistlere karşı olmayı seçmiyoruz? Neden Suriye topraklarına el koyan Siyonistleri destekliyoruz. İsrail’in PKK’yı “Büyük İsrail” hayalini kurma amacıyla yönlendirdiğini bilmemize rağmen neden hala Pkk’i destekliyoruz?


Sevgili Dostlarım, lütfen önce tüm bu soruları kendinize sorun, doğru cevapları bulun ve eğer müslümanlardan saygı duymalarını isteme hakkınız olduğunu düşünüyorsanız (ki zaten hak ettiğiniz saygıdan daha fazlasını görüyorsunuz), o zaman bu konuda tekrardan tartışmamız mümkün olabilir.

Biz Müslümanlar, dünyadaki diğer dinlere ve insanlara saygı duyuyoruz ve bu tartışılamaz birşey.

Ayasofya da bu tartışmaların ötesindedir, biz Ayasofya'ya çok fazla saygı duyuyoruz ve bu yüzden 483 yıl boyunca olduğu gibi onu yeniden cami olarak kullanmak istiyoruz. Bu bizim hakkımız ve bu yazıda bahsettiğim tüm bu sebeplerden dolayı bu konu herkesin kararımıza saygı duyması gereken bir konudur..

Herhangi bir UNESCO, herhangi bir kuruluş veya herhangi bir Ülke, bu dünyada akan kanı durdurmadıkça, Ayasofya için Müslümanlardan saygı bekleme hakkına sahip değildirler.


@Newsfrom_Gr_Tr


Wednesday, March 27, 2019

Yunanistan ve İsrail ilişkileri



Yöneticilerimiz ve Medyamız Yunanistan'ın ve GKRY'nin İsrail ile yaptığı menfaat işbirliğini hala tam okuyamadılar. Oysa ki bu konu hem KKTC hem Yunanistan ile ilgili şeylerde bizim için büyük bir koz durumundadır. Bu konu özellikle işlenerek, atılacak adımlarda kesinlikle değinilmesi gereken önemli bir argümandır.Yunan halkının büyük bir çoğunluğu siyonist zihniyet karşıtıdır ve Filistinlilerin yanındadır. Bu nedenle Yunanistan'ın eli kanlı katillerle işbirliği devamlı dile getirilmeli ve bu konudan rahatsız olmaları sağlanmalıdır. Hesabımı takip edenler görmüşlerdir ki Yunanlarla yaptığım yazışmalarda İsrail konusuna kısaca değinsem bile cevap verecek birşey bulamayıp lafı değiştirirler.

Yunan Eski Ekonomi bakanı Varufakis'in 28 Mayıs 2018 tarihinde yayınladığı bir yazısını çevirip yayınlamıştım, İsrail ile Yunanistanın yakınlaşmalarının başladığı zamanlardı, fakat bizden kimse Varufakis'in düşündüğünü düşünüpte birşeyler yapmadı. Bir Yunan, bu argüman ile Türklerin Yunanistan'ı sıkıştıracağını söylemişti fakat şu ana kadar ne yöneticilerimizden ne de medyadan bu yönde bir çalışma yazı vs göremedik. Bu Konu ciddiyetle üzerinde durulması gereken bir meseledir umuyorum ki Yöneticilerimiz seçim sonrası politikalarını belirlerken bu konuyu da dikkate alırlar.

İşte Varufakisin o yazısı. Alttaki resmi büyük şekilde açamayanlar için link: Büyük resim



Monday, March 25, 2019

Erdoğan'ın Ayasofya Çıkışı Sonrası Yunan Gazetelerinde Manşetler.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün  gece TGRT ekranlarında gündem ve yerel seçimlerle ilgili sorulara yanıt verdi. Ayasofya konusunun açılması sonrası bir hafta önceki demeçlerinden farklı olarak ''Ayasofya müzesi'' isminin, ''Müze'' kelimesi kaldırılarak, ''Ayasofya cami'' şeklinde belirlenebileceğini, Sultanahmet Cami ve Süleymaniye Camilerinde olduğu gibi ziyaretlerin de ücretsiz olabileceği mesajını verdi. Mesajın verilme tarihinin ise 24-25 Mart'a gelmesi manidar olarak yorumlandı.  Çünkü Yunanlar, 25 Mart 1821 tarihini Türklerden bağımsızlık kazandıkları  Kurtuluş Bayramı olarak 24-25 Mart tarihlerinde kutluyorlar.




Bu demeç sonrası sosyal medyada hızla yayılan haber, Türk medyasının yanında Yunan medyasında da son dakika olarak aktarıldı. Peki Bir çok farklı dörüşün dile getirildiği Ayasofya konusunu Yunan gazeteler ve haber siteleri okuyucularına nasıl duyurdular?

To Vima gazetesi:  ''Erdoğan kışkırtmaya devam ediyor: Ayasofya'yı cami olarak açacak'' başlıklı haberde Anayasa mahkemesinin konuyla ilgili davayı reddetmesine rağmen, Erdoğan'ın Ayasofya'yı cami yapma tartışmasını başlattığını belirtiyor.

Proto Thema gazetesi: Proto Thema ''Erdoğan Ayasofya'yı cami yapıyor ve Yunan hükümeti sakinleştirici politikayla cevap veriyor'' başlığını atarak Yunan hükümetinin Ayasofya konusunda sessiz kalmasından şikayet ediyor. Dışişleri bakanı Katrugalos'un ve Eski bakan Koçias'ın Türkiye hakkında sözlerine yer verilen haberde, yeni bir ''Prespa'' daha yaşanacağını ima ederek, Meis adasının yanında Ege ve Akdeniz'de Münhasır Ekonomik bölgeler konusunda tavizler verileceğinden bahsediliyor.

Kathimerini gazetesi:  Kathimerini gazetesi haberi, ''Erdoğan: Seçim sonrası Ayasofya'yı camiye dönüştürebilirim.''  başlığıyla duyurarak, Erdoğan'ın Ayasofya konusunda bir hafta önceki demeçlerini de okuyucularına aktarıyor.

Ta nea gazetesi: Erdoğanın dün geceki açıklamasının hemen ardından, haberi websitesinde okuyucularına sunan gazete, Yunan Dışişleri bakanı Katrougalos'un Türkiye için sarfettiği; '' Akdeniz'de Türkiye dışlanmamalıdır '' sözlerine atıfta bulunarak:  haberi ''Erdoğan'ın Katrugalos'a teşekkürü: Ayasofya Camii''   başlığıyla yayınlıyor.

Zougla haber sitesi:  ''Erdoğan: Seçim sonrası Ayasofya'yı camiye dönüştürebilirim.''  Başlığıyla duyuran haber sitesi Erdoğan'ın Ayasofya konusunda bir hafta önceki demeçlerini de okuyucularına özellikle aktararak, Erdoğan'ın yeni çıkışını ''sürpriz'' olarak değerlendirdikleri görüntüsü veriyor.

Irkçı Yunan websitesi Pentapostagma:   Irkçı site Pentapostagma ise haberi  << ''Erdoğan yeni gelişmelere(gerginliklere) yol açıyor; Ayasofya'yı camiye dönüştürebiliriz'' Büyük meydan okuma >>  şeklinde paylaşıyor.

Irkçı Yunan sitesi Pronews: Diğer bir ırkçı site Pronews, ayasofya haberini:  ''Erdoğan: Seçimlerden sonra Ayasofya'yı cami olarak açabiliriz'' başlığıyla duyururken Ayasofya'yı cami yapma konusunun ucunu açık bıraktığını vurguluyor.

@Newsfrom_Gr_Tr

Thursday, March 21, 2019

Να σας πω για τη λέξη ''Gavur'' - ''Γκιαοβούρι''


Υπάρχει περίπτωση να  μάθουμε σχετικά με το ποιος  προετοίμασε το κείμενο ομιλίας του Προέδρου μας στη İζμιρ;  Είναι ο ίδιος ο Πρόεδρός μας ή είναι προετοιμασμένος από κάποιον άλλο;

Το ρωτώ αυτό γιατί νομίζω ότι κάποιος παραπλανά τον πρόεδρο ή δεν τον ενημερώνουν ιδιετερα σε συγκεκριμένα θέματα όπως την λέξη ''Γκιαοβούρι''.

Να σας  πω για τη λέξη ''Gavur'' - ''Γκιαοβούρι''

Ας δούμε τι λέει το Ινστιτούτο τουρκικής γλώσσας:
Σύμφωνα με το TDK  Ινστιτούτο: 1. το όνομα, ο άθεος, 2. ο μη-μουσουλμάνος , το 3ο επίθετο: το ανελέητο, το σκληρό, το 4ο επίθετο: ο πεισματάρης ..

Στο ελληνικό λεξικό:
1-άπιστος
2- (για τους μωαμεθανούς) υβριστική ονομασία των χριστιανών.

Όπως μπορείτε να δείτε, η λέξη Gavur θεωρείται ως μια άσχημη βλασφημία από την ελληνική πλευρά. n  έννοια της λέξεις αυτής στα μάτια του Ελληνικού λαού είναι πιο άσχημη  από ότι νομίζουμε.

Επιτρέψτε μου να σας πω με λίγα λόγια πώς ο ελληνικός λαός αντιλαμβάνεται αυτή τη λέξη.

Όταν λέτε προς τον Ελληνικό λαό  Γκαβούρ, καταλαβαίνει: «Ο χριστιανός, περιφρονητικός, ανέντιμος.»

Οι ηγέτες  μας πρέπει είναι πολύ προσεκτική για τις λέξεις που χρησιμοποιούν όταν είναι να μιλήσουν για άλλους λαούς δεδομένου ότι πολλές λέξεις που έχουμε στην γλώσσα μας, ειδικά  για την Ελλάδα ,δεν  μεταφράζεται κυριολεκτικά αλλά περνάνε   όπως έχει αναγνωριστεί με άλλες έννοιες. Η λέξη γκιαούρ στα Ελληνικά είναι «Gavuris», αλλά για τους Έλληνες είναι μεγάλη βλασφημία και προσβλητικό, αντίθετα με μας που την χρησιμοπιούμε γενικά για όλους τους αλλόθρησκους.

Το καθήκον του Προέδρου ,ακόμα και των συμβούλων των προέδρων κάθε κόμματος, είναι να αποτρέψουν τέτοια πράγματα που θα προκαλέσουν δυσφορία μεταξύ λαούς. Να ρίχνουμε λάδι στην φωτιά του μίσος ,το οποίο ήδη τροφοδοτείται από τα ρατσιστικά μέσα μαζικής ενημερώσεις τους,  σε καμία περίπτωση δεν θα μας ωφελήσει  μακροπρόθεσμα.

Να υπερασπίσουμε τα  δικαιώματα  μας μέχρι το τέλος, αλλά χωρίς να σπάμε καρδιές, να ανανεώσουμε τους ιστορικούς μας δεσμούς  που ερχετε από το παρελθόν, τουλάχιστον να χρησιμοπιούμε μια γλώσσα να καθοδηγήσουμε τους ανθρώπους να βλέπουν τα πράγματα από μια ανεξάρτητη γωνιά χωρίς μίσος.

Διαφορετικά, είναι πολύ δύσκολο για εμάς να φτάσουμε και  να επιτύχουμε τους στόχους μας χωρίς να πάρουμε έγκριση από τους λαούς. Είδαμε τι μπορεί να κάνει ένας λαός στις 15 Ιουλίου, οπότε η εξουσία και η επιρροή ενός λαού στην πολιτική δεν πρέπει να υποτιμηθεί.