Saturday, March 16, 2019

Συμβολική προσευχή κηδείας μπροστά από το τζαμί της Αγίας Σοφίας

Ο χριστιανικός εξτρεμιστής Brenton Tarrant, ο οποίος κατηγορείται για τις επιθέσεις στο Christchurch, δημοσίευσε ένα διαδικτυακό μανιφέστο που περιείχαν συγκεκριμένες αναφορές στην Τουρκία και την Αγία Σοφία στην Κωνσταντινούπολη.



Το Σάββατο, Εκατοντάδες Τούρκοι πραγματοποίησαν μια συμβολική προσευχή κηδείας μπροστά από το τζαμί της Αγίας Σοφίας στην Κωνσταντινούπολη για τα 50 θύματα  των επιθέσεων του τζαμιού της Νέας Ζηλανδίας.

Οι επιθέσεις της Παρασκευής στους προσκυνητές πιστεύεται ότι είναι η χειρότερη πράξη τρομοκρατίας εναντίον μουσουλμάνων στη Δύση και έχουν προκαλέσει μια έκρηξη θλίψης και τρόμου σε όλο τον κόσμο.

 πηγή


Friday, March 15, 2019

Yeni Zelanda'da bir Türk yiyici ( Τουρκοφάγος - Turkofagos)

Yeni Zelanda'da Cuma vaktinde Müslümanlara karşı yapılan terrör saldırısı, batı dünyasının ve medyasının ne olduğunu bize tekrardan gösterdi.



Olayın çok farklı boyutları var fakat ben Yunanistan ile alakalı olan kısmından bahsedeceğim. Yunan medyasının bu terör saldırısı için kullandığı en ağır kelime ''insan kasabı - manyak-dehşet verici olay'' anlamlarına gelen bir kelime. Yunancada toplu saldırılar için en çok kullanılan kelime bu. Yunan medyası ,olayları genelde saldırganın etnik kökeni üzerinden yorumlar ve öyle aktarır. Bir saldırıyı gerçekleştiren kişi çoğunluğu müslüman olan bir ülke vatandaşı ise, saldırganın dininin ne olduğu bilinmese bile direkt olarak müslüman olarak yansıtılır ve islam terörü gibi kelimeler kullanılarak olay insanlara aktarılır.

Yeni Zelanda'da yapılan terör saldırısı için Irkçı medya veya aşırı sağ Yunan medyası şu ana kadar terör, terörist kelimesi kullanmadı.. Ta ki Yeni Zelanda'dan gelen açıklamalarda aşırısağcı terör benzeri ifadeleri gelene kadar. O andan sonra aşırısağcı terör olarak nitelendirdiler fakat Hristiyan terörü diyen kimseyi ne Yunan medyasında ne de başka bir ülke medyasında göremezsiniz. Bu konu başlı başına değinilmesi gereken bir konu ama ben yine Yunanistan ile ilgili olan kısımdan devam edeceğim.

Yeni Zelanda Yunan fahri konsolosu olayla ilgili olarak..  ''Yunan yaralı yok'' şeklinde açıklama yaptı. Ben Yunanistan'da uzun yıllar yaşamış, az çok Yunanları tanımış birisi olarak bu açıklamayı kasıtlı yapılmış birşey olarak algıladım. Peki Neden?

Teröristin silahında ''Tourkofagos'' yani kökeni Yunanca olan ve en çok aşırı Yunanların kullandığı bir kelime yazılıydı. Kelime ingilizceye de farklı şekillerde geçmiş olabilir fakat Teröristin manifestosunu okuduysanız, olayın genel olarak Müslümanlardan çok Türklere olan nefretinden kaynaklı bir sebeple gerçekleştiğini görebilirsiniz. Hatta daha da kişisel boyutta Başkan Erdoğan'a kadar uzanan bir nefret var ortada.

Ek bilgi:
(Nikitaras (Yunanca: Νικηταράς), Nikitas Stamatelopoulos'un (Yunanca: :Νικήτας Σταματελόπουλος) (c. 1784 - 1849), Yunan Kurtuluş Savaşı’nın bir lideriydi. Yunanlara göre Mücadele kahramanlığı nedeniyle(Yaptığı türk katliamları), Tourkofagos -Türk yiyici olarak biliniyordu (Yunanca: Τουρκοφάγος)
*

Bu noktada size ''Müslüman'' kelimesinin hangi ülkede ''Türk''  kelimesi ile eş anlamlı olarak kullanıldığını hatırlatmam gerekir. Başka ülkelerde ve hatta Türkiye'de bazı kesim için Müslüman denilince akla ilk olarak ''Arap'' kelimesi geldiğini bir çoğumuz biliriz. Yunanistan'da ise durum farklı, orada  ''Müslüman = Türk'' anlayışı hakim. Yunanistan'da yaşayan bazı müslüman kesimden işittiğim bir serzenişi dile getireyim. ''Yunanlar artık müslüman deyince sadece Türkler'den bahsedilmediğini anlamak zorunda, Türklerin hepsi müslüman bile değil, ateisti var, hristiyanı var'' şeklinde konuşmalarına şahit olmuştum.

Olayda ölen veya yaralanan Türk vatandaşı yok, teröristin mesajı müslümanlardan çok Türklere ve Erdoğan'a, ölenler ise farklı milletten müslümanlar. Türklere karşı özel kin ve nefret besleyen birisi veya bir grup, bir Türk restoranına vb yerlere saldırarak direkt Türkleri hedef almaktansa içeride hangi milletten insanlar olduğunu kestiremeyeceği camilere saldırıyor.

Saldırı sonrası Yunan konsolos olayda ''Yunan yaralı yok'' diye açıklama yapıyor..

Saldırı bir kiliseye mi gerçekleştirildi? Hayır. Bir Restorana veya alışverişmerkezine mi? Hayır. Yunanların bulunma ihtimalinin çok olduğu herhangi bir kapalı alana mı? Hayır. Bir cadde veya sokakta mı gerçekleşti? Hayır.

O zaman senin derdin ne Yunan konsolos? Olay topluma açık bir alanda gerçekleşir, dediğini anlarım. Olay esnasında cami cemaati hariç dışarıda ölenler de olur, anlarım.. ama kusura bakma bu olayda böyle bir çıkış yaparsan senin için ''Acaba'' diye şüphelenirim.. Çünkü Yunanistan'da ve başka ülkelerde ''Nazi'' selamıyla dolaşan Hristiyan ortodoks Irkçı Altın Şafak partililer var ve kendilerini çok iyi bilirim, müslüman balık satıcılarını,pazar esnafını öldüresiye dövdüklerini de bilirim.. bunların hepsi ortadayken senin yaptığın bu çıkışı en iyi ihtimalle, olayı genellemeye çalışarak Saldırgan teröristin HRİSTİYAN kimliğini arka plana itmek, 40 küsür masum insanın kanı üzerinden kendine mağduriyet yaşayan görüntüsü vermek şeklinde yorumlayabilirim.

Bu terörist grubun arkasında birileri var veya yok, değişmeyen tek gerçek, siyonist destekli sözde müslüman fakat gerçekte islamla alakası olmayan sahısların yaptıkları terör saldırılarının cevabı niteliğinde ki bu saldırı Hristiyan bir grup tarafından yapılıyor ve ben Yunan Medyası haberleri altında bu terör saldırısını destekleyen ırkçıların ''iyi oldu, ibadethanelere saldırmak nasılmış görsünler, ne ekersen onu biçersin, gibi destek mesajlarını görebiliyorum''

Olayın hem hristiyanlar hem de müslümanlar üzerinde büyük etki yarattığı ortada, Hrsitiyan Yunanlar ve başka milletlerden üzüntülerini bildiren mesajlar da var, bizim içerimizden terör saldırısını sırf müslümanlara yapıldı diye destekleyecek kadar şerefsiz olanlar da.

Olayın yaşandığı bölgenin isminin Christchurch - isakilisesi olması, haberin ingilizce olarak ''Christchurch mass shooting'' şeklinde verilmesi bile başlı başına skandal..

Bütün dünyada Bombardıman altında ölen müslümanlar seslerini duyuramazken şimdi durum daha da vahim ve Hristiyan kimliğini haykırarak, müslümanları camilerde , canlı yayında  topluca katlediyorlar ve bu olaydan nemalanmak, yine bu katliamı yapan , yaptıran, destekleyen kişilere düşüyor. En kötü senaryodan en iyi sonucu elde etmek üzerine kurulu Medya düzenleri yine üstlerine düşen görevi her zaman olduğu gibi yapıyor ve yapmaya da devam edecek..

Ve herşeye rağmen bizim medyamız da uyumaya.. uzaktan seyretmeye..

İyi uykular..


Wednesday, March 13, 2019

EastMed, Olmayacak Duaya Amin...

İlk açıklandığında bir çok kişinin aklında soru işaretleri bırakırken, bazıları için bir umut , bazıları için ise endişe konusu oldu ''EastMed'', Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi.



İsrail'in başını çektiği, Yunanistan,Gkry ve İtalya'nın ortak oldukları proje 1300km deniz altında, 600km Yunanistan içerisinde döşenecek gaz boruları ile İsrail ve Gkry ait yataklardan elde edilecek gazı Avrupa'ya aktarmayı amaçlıyor. Amaçlamasına amaçlıyor fakat ortada bu devasa boru hattını besleyecek miktarda gaza sahip bir yatak yok. Peki neden dereyi görmeden paçaları sıvadılar?  Böyle uçuk bir proje ile asıl amaçlanan şey nedir? 

Konu aslında 1974 yıllarına, Rum katliamlarının sona erdirildiği, Kıbrıs adasının Barışa kavuştuğu, Kıbrıs Barış Harekatına dayanıyor. O günden bugüne adada değişen bir çok şey var fakat değişmeyen tek gerçek Gkry'nin adanın tamamına sahip olup, adada tek söz sahibi konumda olmak istemesi. Gerek ekonomik gerek stratejik açıdan büyük öneme sahip Kıbrıs adasında tek söz sahibi olmak isteyen tabiki sadece Gkry değil. Bölgede ve Dünyada terör estiren ,her türlü pisliğin altından çıkan, bazı hainlerin tabiriyle ''Güneydeki ülke'' de bölgede kendisine en yakın engel olan KKTC'yi Türkiye ile savaşa girmeden ortadan kaldırma niyetinde. Bunu isteyen başkaları da var tabiki fakat şu noktada Avrupalı diğer aktörlere değinmeye gerek yok.

Annan planının Gkry' tarafından reddedilmesinden sonra, bir çok defa müzakereler yapıldı, oyunlar oynanmaya çalışıldı, bir boşluğa getirip istediğimizi elde edebilir miyiz acaba düşüncesiyle bir çok şey denendi, fakat ne yaptılarsa adada istediklerine sahip olamadılar. Türkiye'nin ne şartla olursa olsun askerlerini adadan çekmeyeceğine kanaat getirmiş olacaklar ki, planlarında ufak ufak değişikliğe gitmeye başladılar.

İşte bu yeni planlardan birtanesi de EastMed, belki de bugüne kadar hazırlanmış en aptalca proje. Proje'nin detayları incelendiğinde neresinden bakarsanız bakın hiç bir getirisi olmayacağı rahatlıkla görülebiliyor.

Tabiki projenin başında olan, Siyonist Yahudilerden bahsettiğimizi unutmayalım, Dünya'yı ekonomik olarak bir çok farklı alandan yöneten, neredeyse her ülkede bir şekilde ekonomik temeller atmış, insanları kendisine bağımlı hale getirmiş bir lobiden bahsediyoruz. Kafası ekonomiye bu kadar çalışan sistem böyle bir projeye normal şartlarda girer mi?  Hayır girmez.. Yanından bile geçmez.. 

Uygulanabilirliği olmayan, hatta en başından beri düzmece diyebileceğimiz bu proje İsrail tarafından oluşturuldu ve bölgede ayakçı konumunda olan Gkry ve Yunanistan gibi iki figüran seçildi, Avrupa ayağında da İtalya dahil edildi. Proje sunuldu, bütün kesimlerde az veya çok tartışma konusu oldu, Yunan ve Rum tarafında biraz daha umutla karşılandı, İçerisinde bulundukları ekonomik krizden çıkmak için kurtarıcı bir yol olabileceği düşünüldü. Üzerine bir de İsrail ve Mısır ile yapılan askeri anlaşmalar da katılınca, neresinden bakarsanız bakın, bölgede yıllardır, işgal ettiler - edecekler korkusu yaşadıkları Türkiye'ye karşı bir umut olarak akıllarına yerleşti. 

EastMed, Türkiye'nin Mavi Vatan doktrinini gerek Devlet ağzıyla gerek Medya aracılığıyla Yunan televizyonlarına saatlerce program yaptıracak hale getirip, akıllarına kazıması karşısında, gelecek ve intikam vadeden bir proje olarak çıktı karşılarına.



Projenin elle tutulur gözle görülür hiç bir şeyi yoktu, ta ki Mavi Vatan tatbikatının başladığı günlere denk getirilen; Gkry adına Kıbrıs'ın güneyinde arama ve sondaj faaliyeti yürüten Exxonmobil şirketinin 10. Parselde yüklü miktarda gaz bulduk açıklamasına kadar. Gerçekte Eastmed projesine cansuyu taşımayı amaçlayan ve Mavi Vatan tatbikatı esnasında gündemi kendi menfaatleri doğrultusunda değiştirmek isteyen bu açıklamanın da aslında fos olduğunun ortaya çıkması çok ta gecikmedi.Gaz rezervi hakkında verilen değerlerin bile aslında az olduğu, daha bir çok defa sondaj yapılıp rezervlerin kesin olarak onaylanmasından tutun, çıkarılacak gazın uzun yıllar sonra ekonomik olarak getirisi olacağına kadar bir çok konu yazıldı çizildi. Sonuç olarak Sahte proje Eastmed'e yakışır bir başka haber de Mavi Vatan tatbikatının gölgesinde kaldı. 

Yunanlar ve Rumlar için keşke herşey bu kadarla kalsaydı derken, İtalya'dan proje ile ilgili gelen çatırdama sesleri, zaten ağızlara sakız olan projeyi ''Geçmiş Olsun'' dedirtecek kıvama getirdi. İtalya'da bazı Çevreci örgütlerin projeye ağır eleştiriler getirip projeye karşı oldukları ve bu nedenle, İtalya'da projenin ertelenmesi veya projeden çekilmesinin konuşulduğu haberleri Yunan medyasında yer buldu. Rusya'dan veya Türkiye'den gelebilecek tepkiler, ayrıca Lübnan'ın projeye karşı olduğu açıklamaları ise Yunan medyası tarafından çevreci örgütler bahanesinden daha geçerli bir sebep olarak kabul edildi. 

Gelinen şu noktada, EastMed projesi belki de umutlu olanlar için bile imkansız olarak görünmeye başladı. Akdeniz, Ege ve Karadeniz'de uygulanmak istenilen projelerin Türkiye hesaba katılmadan hayata geçirilemeyeceği bir kez daha teyit edilmiş oldu. Mavi Vatan tatbikatı ve sonrasında gelen yeni Navtex duyuruları ile Türkiye, bölgedeki varlığının gözardı edilemeyeceğini herkese açık ve net olarak gösterdi.

Bütün bunlar yaşanırken Yunan tarafından görevi bırakmış eski bir bakandan gelmiş olsa da, Türkiye'nin oyun dışında tutulmaması gerektiğini belirten açıklamalar ortamdaki havayı değiştirdi.Yunanistan'ın bütün bu konular hakkında ne yapacağı yaklaşan seçimlerin sonucuna göre şekillenecek, Sayın Akar'la samimi pozlar veren Apostolakis'in görevde kalması ortamdaki ''uzlaşma'' atmosferinin devam etmesi anlamına gelecektir. Diğer taraftan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetin'de  ve Gkry'de son günlerde bir sessizlliğin hakim olması, her iki tarafın da sisli havayı kokladığı anlamına geliyor.

Bölgede geleceğe yön verecek politikaların şekillenmesi için biraz daha zamana ihtiyacımız var.. Bekleyip göreceğiz..

''Εθνικό Τεχνολογικό Κίνημα'' έναν νέο όρο στον τομέα της τεχνολογίας

Το μέλλον της Τουρκίας στον τομέα της τεχνολογίας τώρα εκπροσωπείται από έναν νέο όρο.  ''Εθνικό Τεχνολογικό Κίνημα''



Ο Haluk Bayraktar εξηγεί αυτόν τον νέο όρο ως εξής:  ''Εθνικό Τεχνολογικό Κίνημα''   « είναι το όνομα της στρατηγικής που σχηματίζεται από την ανάμειξη του μετατροπή στον τομέα της τεχνολογίας στον κόσμο με τους στόχους της χώρας μας. » 

και προσθέτοντας  « Οι χώρες που παίζουν στην ηγεσία, μπορούν να το κάνουν αυτό μόνο με τις δικές τους έννοιες.»   Επισημαίνει τη σημασία της υιοθέτησης μιας νέας έννοιας της τεχνολογίας που είναι μοναδική στη χώρα.